BARRACUDA FK |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihçe
|
|
Beyaz Köşk ve Mansur Bey Dönemi (1957-1963)
1957 yılında meteor felaketinin ardından şehre gelen yabancılardan
biri olan Kuklacı, Eminönü'nün limanlarında bir takım kukla ve küçük
büyü gösterileri yapıyor, halkı etkileyerek para kazanıyordu. Daima
maskeli olan yüzü ve insanları şaşırtan numaralarıyla eğlenceli ve
heyecan verici, aynı zamanda da ürkütücü bir kişilikti. İstanbul'da
felaketten kurtulan az sayıda sanatkardan biri olan ressam Mansur Bey
hatırı sayılır bir servete sahipti. Servetini İstanbul'un yaratıklarla
mücadelesi için idareli bir şekilde kullanıyordu. Mansur Bey'in aynı
zamanda İstanbul içinde önemli bazı çevreler üzerinde nüfuzu vardı. Sözü
dinlenen bir kişilikti. Verdiği mücadelelerde genellikle kendi
geliştirdiği çözümleri uygular, başkalarının bulduğu çıkış noktaları
üzerine para ve emek harcamak istemezdi.
Bu trajedinin ortasında, insanların moralini düzeltmek için küçük
eğlencelere de ihtiyaç olduğunu savunduğundan, arada sırada fasıllar ve
mini gösteriler organize ederdi kendi beyaz renkli köşkünde. Bu
eğlencelerden birinde, şehirde büyü gösterileri yaptığını duyduğu
Kuklacı'yı da çağırttırdı ve gösterisini ilgiyle izledi. O sıralarda
artık sokaklarda sıklıkla rastlanılabilen büyü ve yarattığı gizem
zihnini meşgul ediyordu. Gösterinin ardından Kuklacı'yı bir müddet
alıkoydu, onun çok daha heyecan verici bazı numaraları olduğundan
neredeyse emindi. O gün ve daha sonraki günler Kuklacı ile daha çok büyü
içerikli uzun sohbetler yaptı.
Bu beklenmedik alaka ve sohbetler üzerine Kuklacı da bir arayış
içine girdi ve bir süre sonra insan hücreleri ve bir kısım muhteviyatı
zengin materyal ve çeşitli uygulamalar eşliğinde o sıralarda Eminönü'nde
bolca bulunan farelerden güçlü ve dayanıklı bir ırk yapılabileceğini ve
bu ırkın yaratıklara karşı savaşta kullanılabilecek sadık birer
hizmetkar haline getirilebileceğinden bahsetti ona. Mansur Bey bu büyü
için büyük bir maddi destek ve insan gücü ortaya koydu. Mansur Bey'e
göre her şeyin kesin bir sona gittiği aşikardı ve yapılması gerekenin
hakkında yapılacak ahlaki bir takım tartışmalar bu sonu hızlandırmaktan
başka hiç bir şeye yaramayacaktı. Bu yüzden bu büyünün halk üzerinde yol
açacağı tepkileri geciktirmek için bu işleri mümkün olduğunca gizli
yürüttü. Bir yıl süren bir çalışma ve bir sürü başarısız deneyin sonunda
kuklacı, Mansur Bey'in de fikirsel ve çizimsel yardımlarıyla ilk
fare-insan karışımı yaratığı ortaya çıkardı. Mansur Bey bu yaratığın,
gücüne, bağlılığına ve azmine hayran kaldı. Yaratığın en büyük özelliği
ise üreyebilmesiydi.
Bu başarının sonrasında Mansur Bey, Kuklacı'nın desteği ile bir
süredir dedikodusu yapılan, Beyaz Köşk organizasyonunu resmen kurdu.
Fare-adam adı verilen bu esrarengiz yaratık gizli kapılar arkasında,
şehrin bazı önemli kişilerine tanıtıldı. İlginç bir ikna kabiliyeti olan
Kuklacı, Mansur Bey'in açık desteği ile şehir üzerinde bir çok kurumda
söz sahibi olmaya başladı. 2 sene içerisinde fare adamlar da önceleri
gizli olarak bir süre sonra ise açık açık halka hizmet etmeye başladılar
ve saklı türlere karşı savaşta başarı göstermeye başladılar. İlk
zamanlar yadırganan bu tür, zaman içerisinde halkın çoğu tarafından da
sevildi.
Gene bu iki sene içerisinde Beyaz Köşk'ün eski toplantılarına
katılan bir çok kişi de organizasyona dahil oldu. İçlerinden Mansur
Bey'in kuzeni Azat Bey, Mustafa bey ve Gaffar Bey gibi zekası oldukça
keskin olan bazıları Kuklacı'dan büyü dersleri aldılar. Ve onun
yardımcıları oldular. 1960-1962 döneminde Beyaz Köşk otoritesini iyiden
iyiye sağlamlaştırdı..
Tabii Beyaz Köşk'ün yükselişine olumlu yaklaşanlar olduğu gibi, bu
organizasyonu tehlikeli bulan, faydasız olduğuna inananlar da vardı. Ve
tabii Beyaz Köşk'ü çekemeyenler de. Aydın Bey de, şehir üzerindeki
nüfuzunu git gide Beyaz Köşk'e kaptıran, zamanının güçlü kişilerinden
biri idi. Onun önderliğinde birleşen bir grup zengin ve güçlü kişiler,
Beyaz Köşk'e cephe aldılar ve yasal olarak Beyaz Köşk'ün kapatılması
yönünde lobi yaptılar. O zamanlar şehri yöneten geçici valilerden Osman
Hamdi Bey yönetiminde, şehir meclisinin toplantılarının yapıldığı Büyük
Postane koridorlarında hararetli tartışmalar yankılandı. Bu meclisin
üyelerinden biri olan, aynı zamanda Beyaz Köşk'ün yöneticisi Mansur Bey
ve arkadaşları bütün bu lobi hareketine karşı var gücüyle savaştılar.
Mansur Bey'in son konuşması, salonda büyük bir alkış tufanı kopmasına
neden olmasına rağmen 1963 yılının soğuk bir kış gününde alınan Beyaz
Köşk'ün yasal olarak kapatılması kararına engel olamadı. Ardından
jandarma beyaz köşkü ve kurumlarını kapatmak için harekete geçti.
Ancak Kuklacı'nın bir önerisi vardı. Ona göre Beyaz Köşk'ün
kapatılması, İstanbul'un tarihten silinmesi için atılmış büyük bir
adımdan başka bir şey olmayacaktı. Kuklacı, Mansur Bey'e yaptığı öneride
jandarmayı durdurabilecek kadar büyük bir Fare-adam kadrolaşması
yarattıklarını ve bu fare-adamlarla kararın uygulanmasını engellemeyi ve
kısa süreli bir sıkı-yönetim kurmayı teklif etti. Meclisin aldığı
karardan dolayı büyük bir öfke ve yeis içerisinde olan Mansur Bey artık
güvendiği bir dostu haline gelen bu maskeli zat'ın önerisini kabul etti.
Kuklacı, Azat Bey ve Gaffar Bey'le birlikte Beyaz Köşk'ü bir isyan için
örgütledi. Karşı çıkanları hapse attırdı. Kısa bir süre sonra şehrin
sokaklarında fare-adamlar, Beyaz Köşk mensupları, jandarma ve bir kısım
halkın dahil olduğu büyük çatışmalar çıktı. Bu çatışmalarda bir çok kişi
öldü.
Zafer Kuklacı ve Beyaz Köşk'ün oldu. Beyaz Köşk açık olarak
Eminönü'nde verdiği ilk savaşta boyun eğmediğini gösterdi. Halktan da bu
olaya karşı tepki gösterenler Beyaz Köşk tarafından hapse atılmak sureti
ile cezalandırıldılar. Beyaz Köşk şehir yönetimine el koymadıysa da,
yönetimin artık beyaz köşk üzerinde hiç bir otoritesi kalmamıştı.
Kuklacı kendi menfaatlerinin gerektirdiği şekilde bazı kurumların
kapatılmasını talep etti. Bu talebi yerine getirildi. Aynı zamanda Aydın
Bey ve etrafındaki Beyaz Köşk karşıtı kişilerin, Eminönü'nden sürülmesi
talebi de yerine getirildi. Kısa bir süre sonra Aydın Bey ve
beraberindeki bazı kişilerin ölüm haberi Eminönü'ne ulaştı.
Bütün bu kıyım ve ölüme, olayların aldığı boyutlara şaşkınlık
içerisinde tanık olan Mansur Bey, kendi içine kapandı. 1963 yılından
itibaren Beyaz Köşk'ü artık tamamen Kuklacı yönetiyordu. 1 sene sonra
soğuk bir kış akşamında Mansur Bey'in köşkün çatı katındaki çalışma
masasında yanmakta olan daimi ışığının yavaş yavaş karardığı görüldü.
Ertesi gün Mansur Bey'in sandalyesi devrilmişti. Naaşı Eminönü merkez
mezarlığında toprağa verildi. Kuklacı bir kaç hafta boyunca ne bir emir
verdi, ne bir söz söyledi. |
Hikayeler
|
|
Kör Adamın Gördükleri
Demek afeti ve getirdiklerini soruyorsun bana genç kişi. Dinle
öyleyse, sana en başından anlatayım ortak kaderimizi
1956 yılının 25 Aralık' ında dünyanın yörüngesi güneş sistemi
dışından gelen bir asteroid kümesiyle kesişti. Dünyanın her yanında
büyük bir yıkım gerçekleşti. Sadece gökyüzünde asılı kalan toz bulutları
bile milyonlarca insanın ölümü için yeterliydi. Fakat meteorların ortaya
çıkardığı tek gerçek, yıkım ve ölüm olmamıştı.
Asıl açığa çıkanın yüz binlerce yıldır yer kabuğunu bizlerle
paylaşmış, kimilerinin canavarlar kimilerininse
saklı türler olarak adlandırdığı, arzın bilinmeyen
derinliklerindeki komşularımız olduğunu öğrendik. Çok sıra dışı
tesadüfler sonucu kimi insanlarla karşılaşmış ve masal diye
adlandırdığımız hikayelere konu olmuş varlıklar! |
|
Afetten birkaç yıl sonra, daha insanlık kozmik yıkımın yaralarını yeni
sarmaya başlamışken, meteorların açtığı derin yarıklardan yollarını
buldular yeryüzünün yabancı ortamına. İlk kim saldırdı bilmiyorum ama
bildiğim bir şey var ki o da hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi
olamayacağıdır.
5 milyar yaşındaki yerkürenin üzerinde yalnızca birkaç yüz bin
yıldır varolan bizlerin daha öğrenecek çok şeyi olduğu bir gerçekti.
Element büyüsünü ilk kullanabilen insan, saklı türler
'den elde edilmiş bir kitabı deşifre edebilmiş yaşlı bir dil bilimciydi.
Bugünün madde büyücüleri halen kitaplarının kapaklarına onun adının baş
harflerini işlerler.
Ruh büyücülerinin namıdiğer şifacıların varlığı ise saklı
türler den kimileriyle kurdukları bağlantı sonucu ruhun ve
doğanın güçlerini harmanlamayı öğrenmiş küçük bir Mevlevi toplulukla
başladı.
Eski usuller ile birlikte yeni keşfedilmiş güçlerin de
kullanıldığı amansız bir savaş açıldı dünyanın dört bir yanında "Saklı
Türler" 'e karşı!
Neredeyse yarım asırdır izliyorum bu savaşı ve çok şey gördü bu
artık görmeyen gözlerim. Bir büyücünün sözüyle harekete geçip eti
kavuran yıldırımları, bir şifacının dileğiyle canlanıp düşmanlarını
sarmalayan zehirli sarmaşıkları, korkusuz bir savaşçının çığlığıyla
düşmanlarının dizlerinin titrediğini gördüm...
Sayısız ölüm gördüm. Bunlar kimine keder getirdi, kimineyse
yaşama sebebi ve insanoğlu her zaman yaptığı gibi yeni dünyaya uyum
sağladı.
Fakat afetten sonra bile kişinin unutmadığı tek bir şey vardı ki
o da insanın insana kıymasıdır. "Lodos" ve "Arzın
Çocukları" işte bu anıların ürünüdür.
İnsanlık tarihi böylesine zıt görüşleri hiçbir zaman hoş
görmemiştir ne yazık ki. İki topluluk arasındaki kanlı savaş otuz yıldır
devam ediyor dünyanın birçok yerinde ve daha da devam edecek gibi
görünüyor.
Bense insanın insana kıymaya tekrar başladığı gün kapadım
gözlerimi ışığa.
Şimdi sen söyle genç kişi...
Bir zamanlar bir tablo kadar güzel olan İstanbul'da sen bu
savaşın neresinde duruyorsun ? |
Bazı önemli karakterler
|
Agah Bey
Agah Bey Afet'ten öncesini net olarak hatırlayabilen az sayıda
kişiden birisidir. Öğrenimini Fransa'da tamamlayan Agah, Alman tehtidi
baş gösterdiği yıllarda yurda geri döndü. İkinci dünya savaşı yıllarında
gazetecilik ve çevirmenlik yaparak kendini geliştirdi. 1956 yılında
meteor felaketine tanıklık etti ve bilinen dünyanın düzenini tamamen
yıkan meteor faciasının ardından sağ kalan insanların önde gelenleriyle
birlikte Teşkilat'ın kuruluşunda önemli rol oynadı. Eski dünyanın
refahına yakın bir dünyaya kavuşmak en büyük amacı idi. Yaratıklar
hakkında önemli araştırmalar yaptı. Bugün Teşkilat'ın liderliği görevini
sürdürmektedir. |
|
|
Komutan
Teşkilat'a bağlı olarak çalışan Jandarma'nın başındaki isimsiz
kişilik. Teşkilat'ın önemli askeri harekatlarının planlayıcısı ve çok
iyi bir taktisyendir. |
Sahaf Necmi
Mısır Çarşısı eşrafından kitap koleksiyoncusu Necmi Efendi,
Teşkilat'ın önemli üyelerinden biridir. Kütüphanesinde bir çok önemli
kitabı barındıran Sahaf Necmi, çok kültürlü olmasına rağmen bir o kadar
da aksi bir kişilik olmasıyla tanınır. Sahaf Necmi'nin geçmişinin bir
çok hikaye barındırdığı bilinmekte ise de kendisi bu konulardan
bahsedilmesini pek sevmediğinden, onun hakkında pek fazla dedikodu
dönmez. |
|
|
Demirci Rüstem
Eski Yükseliş Cemiyeti'nin baş demircisi rahmetli Mahmut Efendi'nin
çırağı. Ocağı Mısır çarşısındadır. Teşkilat'ın en önemli silah ve zırh
ustasıdır. Eserlerine efsun katmayı bile öğrendiği söylenen Rüstem,
çeşitli alaşımlarla ilgili formülleri de ilgilenenlerle paylaşarak
sanatını yaymaya çalışır. |
Terzi Fahri Bey
Mısır Çarşısının yegane terzisi Fahri Bey, Teşkilat başta olmak üzere
çeşitli kurumlar için özel kıyafetler diker. |
|
|
Aktar Şevket
Mısır Çarşısında konuşlanmış, Aktar Şevket, Teşkilat için gerekli
iksirleri üretir. Aynı zamanda bir çok materyalin reçeteleri Aktar
Şevket'ten temin edilebilir. |
Kuyumcu Agop
Teşkilat'ın kuyumcusu, değerli eşyalardan sorumlu Kuyumcu Agop, Mısır
Çarşısı'ndaki dükkanında hizmet verir. Çeşitli taş reçeteleri, Kuyumcu
Agop'tan temin edilebilir. |
|
|
Jandarma Ali
Teşkilat'ın yazıcısıdır. Mısır Çarşısı girişindeki Türk Bayrağının
altında daimi nöbettedir. |
Arzuhalci
1979 yılında Beyoğlu'ndan Eminönü'ne gelen gizemli kişilik.
Keşfettiği Ruh taşlarının sırları karşılığında Eminönü'nde kendisine
kurtarılmış bir bölge talep etmiş, bu talebi kabul edilmiş ve Çınar Altı
denilen bölgeye yerleşmiştir. Oldukça lüks bir yaşam süren Arzuhalci
hakkında bir çok dedikodu çıkarılmış olsa da, hiç kimse bu adamın neyin
nesi olduğu konusunda tam bir bilgiye sahip olamamıştır. |
|
|
Şarapçı
Yaratıkların cirit attığı Eminönü iskelesinde, kaygısızca dolanan,
ayyaş bir adamdır. Hala yaşıyor olması Eminönü insanı için, mucize
sayılacak bir olaydır. |
Handan Hanım
Eski Arzın Çocukları gazetesinin editörüdür. Gazete, barış yanlısı
politikalarıyla 70'lerin ortalarında desteklenmiş ancak 14 Nisan
olayları sonunda, halkın tepkisine maruz kalmış ve kapatılmıştır.
80'lerin başında, Eminönü'nde şiddet yanlısı anlayışın yükselmesi, onu
Arzın Çocukları Klanını kurmaya sürüklemiştir. Bu klan zaman içerisinde
zıt bir politika güden Lodos Klanı ile savaşmaya başlamış ve Handan
Hanım, klan savaşlarının baş oyuncularından biri olarak boy
göstermiştir. |
|
|
İsmet Bey
Balyoz Nazım'ın zehirlenerek öldürülmesinin ardından, Lodos Klanının
başına seçimle geçmiştir. İsmet Bey, klan politikasını daha da
sertleştirmiştir. Ayrıca İsmet Bey klanlar tarihinde ilk kez seçimle
başa gelmiş olması yönünden de farklılık yaratmıştır. |
Bazı Yaratıklar
|
Küçük Fare
Her yerde bulunabilen, en felaket ortamlarda bile sağ kalmayı
başarmış, bildiğimiz kedi yiyen sıçanlar. Isırıklarından kana karışan
toksin ve bakteriler sorun yaratabilir.
Etleri sert ve kayış gibi olduğu için en ucuz et türüdür.
|
|
|
İri Fare
Yerin derinliklerinde yaşayan sıçan türü. Yeryüzündeki
kuzenlerine göre çok daha vahşi ve tehlikelidirler. Isırıklarının ciddi
zehirleyici etkileri vardır. Çok iyi göremezler ama hassas burunları ve
havadaki çok ufak titreşimleri bile hissetmelerini sağlayan bıyıkları
vardır.
|
Meteordan sonra yeryüzüne de yayılmış olan bu türe halk arasında “İnek”
de denilir. Bu ismi tatlarının sığır etine benzerliğinden değil
boyutlarından ötürü almışlardır. Yine de leziz “inek kebabını” satın
aldığınız zaman etin kaynağının bu yaratıklar olduğuna emin
olabilirsiniz. |
Cin
Saklı türlerin düşük zekalı ama organize yaratıkları. Afetten
sonra çoğu cin kabilesinin yer altı yerleşimleri yıkılmış ve bu sefil
yaratıklar yeni arayışlar içine girmişlerdir ki bu arayışları onları
yeryüzüne de çıkarmıştır.
Cinler tek kaldığında korkak ama grup olarak korkulması gereken
vahşi bir türdür. Kabile anlayışına sahiptirler. Kabile şamanları, savaş
şefleri ve şefler önemli mevkileri oluşturur. Kabileler güçlerinin
yetmediği durumlarda kolayca ittifak kurar, kaynaşır ve ürerler. Yine de
bir cin topluluğunda birilerinin anlaşmazlık sonucu ölmediği gün hemen
hemen hiç yoktur.
|
|
Zekalarının geriliği yüzünden kendileri teknoloji geliştirememiş veya
karşılaştıkları diğer medeniyetlerden teknoloji öğrenememişlerdir. Bu
nedenle Tüftüf ve çivili kemikten daha gelişmiş silahlara korkuyla
yaklaşırlar.
Saklı türler arasında hor görülür ve başta Meran’lar tarafından
köle olarak kullanılırlar. |
|
Fareadam
Kuklacı tarafından afet sonrasında geliştirilmiş yeni bir ırk.
İnsanlar kadar zekidirler ve yine insanlar kadar karmaşık bir toplumsal
düzene sahiptirler. Bir zamanlar müttefik olmuş bu ırk, insanlarla
neredeyse topyekün savaş halindedir. Yine de fareadamlarla
yenilenebilecek bir müttefiklik kimilerinin en büyük umudu olmaya devam
etmektedir. |
|
Kurtadam
Saf, kirlenmemiş, evcilleşmemiş vahşiliğin ete kemiğe bürünmüş
hali. Toplulukları ve geçmişleri hakkında pek birşey bilinmiyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 15 ziyaretçi (33 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|